42 Konya

Konya'nın İlçeleri


Türkiye’nin İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan ve inanç turizminde ön plana çıkmış olan Konya her yıl binlerce turisti ağırlamaktadır. Herkesi kendine hayran bırakan tarihi, manevi ve doğal bir atmosfere sahip olan şehir, Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerindendir.
Ziyaretçilerine birçok gezilip görülecek yer ve birçok aktivite sunan Konya’da özellikle turistler tarafından rağbet gören ilçeler Ereğli, Ilgın, Beyşehir, Akşehir ve Seydişehir’dir. İlçeler hakkında daha detaylı bilgilere ulaşmak için Konya’nın ilçeler haritasını incelemeniz önerilmektedir.
Binlerce yıllık tarihi geçmişe sahip olan Konya, görülmeye değer birçok tarihi bölge ve eserleri barındırmaktadır. Bunların yanı sıra doğal güzelliği ile dikkat çeken şehrin birbirinden güzel gölleri, mağaraları ve mesire alanları mevcuttur.


Akşehir
Konya il merkezine 135 km mesafede ve yaklaşık 1 saat 45 dakika uzaklıkta olan Akşehir, Nasreddin Hoca ile bilinen şirin ilçelerden biridir.
Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan ilçede Selçuklu eserleri dışında Osmanlı Dönemi’ne ait günümüze ulaşan tek yapı İmaret Camii’dir.
Nasreddin Hoca’nın maya çaldığı göl olan Akşehir Gölü ile bilinen ilçede görülmeye değer birçok tarihi ve doğal güzellik mevcuttur.
Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi ilçede yer alan görülmeye değer tarihi ve etnografik özellikleri içerisinde barından yapılardan biridir. Akşehir Gölü, kapalı havza özelliği bulunan ilçedeki doğa harikalarındandır. Akşehir Evleri, Anadolu coğrafyasının sivil mimari özelliklerini yansıtan kentin özgün kimliğini oluşturan görülmeye değer yapılardandır.
Hıdırlık Tepesi, Akşehir’in manzarasını gün batımı eşliğinde izleyebileceğiniz mesire alanlarından biridir. Batı Cephesi Karargah Müzesi, Sakarya Meydan Savaşı’nın zaferinden sonra Büyük Taarruz planlarının yapıldığı binadır. Atatürk’ün birçok kez çalışmalarını yürüttüğü binanın tarihi açıdan önemli bir konumu bulunmaktadır.
Akşehir’e geldiğinizde ilçenin ünlü lezzetlerinden olan Napolyon Kiraz’ını tatmadan da dönememeniz önerilmektedir.


Seydişehir
Konya il merkezine 85 km mesafede bulunan Seydişehir İlçesi, Antik Çağ’dan günümüze kadar Amblada, Vasada, Arvana, Elita, Dalisandus gibi isimlerle anılmıştır. Birçok medeniyete ev sahipliği yapan Seydişehir’in 1310 yılında Horasanlı Seyit Harun tarafından kurulduğu tahmin edilmektedir.Güneyinde Toros Dağları bulunan ilçede gün batımını izlemek oldukça keyiflidir.
Konya’nın turistik ilçelerinden biri olan Seydişehir’de mutlaka gezilmesi gereken yerlerden Tınaztepe Mağarası, bölgedeki eşsiz doğal güzelliklerden biri olup astım hastaları için doğal bir tedavi merkezi olduğu keşfedilmiştir. Çevresindeki mesire alanı ise doğal alanda dinlenme fırsatı sunmaktadır. Seydişehir Ilıcası, ilçenin 1 km kuzeyinde yer alan doğal şifa kaynaklarındandır.
İlçe merkezinde en huzurlu olunabilecek alanlardan biri ise Seydişehir Kuğulu Park’tır. Yeşillikle kaplı olan mesire alan hafta sonu ailecek vakit geçirilebilecek ideal noktalardan biridir.


Ereğli
Konya şehir merkezine uzaklığı 147 km olan Ereğli, tarih boyunca Hitit, Asur, Kimmer, Frig, Lidya, Pers, İskender, Roma, Bizans gibi medeniyetlere ev sahipliği yapmış ilçelerdendir. Anadolu Selçuklu Dönemi’nde gelişme gösteren kentte geçmişten günümüze kadar gelen birçok tarihi yapı bulunmaktadır.
İvriz Kaya Anıtı, Hititlerden günümüze kadar ulaşmış olan kaya kabartmasıdır. MÖ 1180 tarihine dayanan eser, Geç Hitit Dönemi’nin en önemli yapılarındandır. Ulu Camii, Ereğli’nin dini tarihi yapıları açısından önemli olan ve Karamanoğlu Mehmet bey tarafından 1426 yılında inşa ettirilen tarihi eserlerdendir.
Rüstem Paşa Kervansarayı, Osmanlı Dönemi’nde inşa ettirilmiş sonrasında da birçok kez restore edilen tarihi yapılardan biridir. Kore Kardeşlik Parkı, Kore’nin Kwangjin Belediyesi ile ortak yapılmış olan dostluğu simgeleyen dinlenme alanlarından biridir. Ereğli Müzesi, Neolitik Dönem’den beri Ereğli ve çevresinde ortaya çıkarılmış olan tarihi kalıntıları sergilenmektedir. Şifa Hamamı, Selçuklu Dönemi’nde inşa ettirilmiş Anadolu hamam geleneğini yansıtan mimari eserlerinden biridir.


Beyşehir
Dört bir yanı dağlarla çevrili, Konya ile merkezine 91 km mesafede olan Beyşehir, göl etrafında kurulu olması nedeni ile geçmişten günümüze önemli yerleşim yerlerinden biri olmaktadır. MÖ 2000’li yıllara kadar uzanan tarihi olan ilçede Hititlere ait eserler gün ışığına çıkarılmıştır.
Sırasıyla Lidya, Pers, Roma ve Selçuklu Devleti’nin egemenliğine giren ilçe Aleaddin Keykubat Dönemi’nde ikinci başkent olarak belirlenmiştir.
Doğası, tarihi ve açık hava müzeleri ile turistlerin akınına uğrayan kentte görülmesi gereken birçok alan bulunmaktadır.
Eşrefoğlu Camii, 1299 yılından günümüze kadar ulaşmış ahşap direkli tarihi camilerden biridir. Kubadabad Sarayı, bugüne dek sadece kalıntıları ulaşmış olan Aleaddin Keykubat tarafından inşa ettirilmiş Selçuklu mimarisinin en önemli tarihi yapılarındandır.
Beyşehir Gölü Milli Parkı, ilçenin en çok dikkat çeken doğal güzelliklerinden biri olmaktadır. Şehirden uzak doğa içerisinde masmavi suyu ile büyüleyen Beyşehir Gölü Türkiye’nin 3.büyük gölüdür. İsmail Ağa Medresesi, 650 yıllık geçmişi olan Taş Medrese olarak da bilinen tarihi mimari yapılardan biridir.
2003 yılından beri düzenlenen Beyşehir Festivali de Beyşehir’e gelindiğinde kaçırılmayacak aktivitelerden biridir.


Ilgın
Tarihte Kral Yolu üzerinde bulunması nedeni ile önemli bir konuma sahip olan ve MÖ 1500’lü yıllarda Hititler tarafından kurulan Ilgın İlçesi, Anadolu Selçuklu Dönemi’nde önemli bir su şehri olmuştur. Alaeddin Keykubat tarafından yapılan hamam sayesinde Ilgın, günümüze kadar kaplıcaları ile tanınarak gelmiştir.
İl merkezine uzaklığı 80 km olan ilçede gezilip görülmesi gereken birçok turistik destinasyon mevcuttur.
Sahip Ata Kaplıcası 1235 yıllarında inşa edilmiş olup günümüzde hala kullanılmaktadır. Hastalıklara şifa bulması ile bilinmektedir. Aşağı Çiğil Kaynak Suyu, yeşillik içerisinde yer alan bir diğer ziyaret edilmesi gereken kaplıcalardandır.
Lala Mustafa Paşa Külliyesi 1576 yılında Mimar Sinan’a inşa ettirilmiş döneminin önemli eğitim ve ticaret merkezlerinden biridir. Günümüzde de görülmeye değer tarihi eserler arasındadır.

Taşkent
Orta Toroslarda, Taşeli Platosunda, Göksu Vadisi Kanyonları üzerinde kurulmuş bir ilçedir. Tarihî kayıtlarda Türklerin Orta Asya’dan göç etmesinden sonra dağınık halde yaşayan Türkmenler, 916-966 yılları arasında Çağrı Beyin Anadolu Seferi'nde, Anadolu’nun çeşitli sarp yerlerine yerleşmişlerdir. Klikya bölgesine gelen Türkmenler Avşar boyundandır. Bu boyun başkanı Piri Mehmet’tir. Piri Mehmet’in oğullarından Karaman Bey Karaman’da, Oğuz Bey’de Taşkent yöresine gelip yerleşmişler. Oğuz Bey kardeşi Karaman Handan ayrılıp Taşkent’te hâlâ aynı isimle bilinen Oğuzeli mıntıkasına yerleşmiştir. Göçebe olarak ve dağınık halde yaşayan Türkmenler, 1071 Malazgirt savaşına kadar bu şekilde yaşamışlar. Bu tarihten sonra yurtlarında korkusuzca yaşamlarını sürdürmüşlerdir.
İlk gelenlerden 50 sene sonra Moğolların önünden kaçan bazı Türkmen boyları da Moğollarla aynı soydan olmaları nedeni ile birlikte aynı yörelerde yaşamaya başlarlar. Aynı zamanlarda gelen bu oymaklar 1.150 yılına kadar böylece yaşamışlar. 1.150 yılında göçebelikten bıkarak evler yapıp, yerleşim yerini korumaya karar verirler. Bu tarihte bir köy haline gelmişler.
Köyün adını da zamanın en yaşlı kişisine sorulmasını söylerler. Yaşlı kişi de çalışkan Pir'in adını önerir ve köyün adı Pirikondu olarak kabul edilir. Daha sonra bu isim Pirlerkondu olarak değişikliğe uğrar. Zaman geçer Anadolu Selçuklu Devleti yıkılır ve Anadolu da birçok beylikler kurulur. Pirlerkondu beylikler zamanında Karaman oğullarına bağlanır. Fatih Sultan Mehmet, Karaman oğullarını yenince Pirlerkondu da Osmanlılara iltihak eder ve 1912 yılında Belediyelik olur. Osmanlılar döneminde İlçeliğe kadar yükseldiği Belediyenin resmi kayıtlarında mevcuttur. Daha sonra İlçelik Pirlerkondu’dan alınmıştır. Pirlerkondu Nahiye olarak kalır.
Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan yenilikler yurt çapında devam ederken Pirlerkondu’yu Konya’ya bağlayan karayolu yapımı sırasında zamanın Konya Valisi İsmail İzzet Bey Pirlerkondu ismini değiştirerek 1934 yılında TAŞKENT adını vermiştir. O günden beri Taşkent olarak bilinen bu şirin Nahiyenin 1960 yılından sonra İlçe olması kararlaştırılmış, fakat o günlerde küçük bir İlçe olacağına büyük bir Nahiye olsun diyerek bu girişimden vazgeçilir. Taşkent adı ile anılan nahiye 04 Temmuz 1987 tarih ve 19507 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 3392 Sayılı Kanun gereğince İlçe oldu ve 11 Ağustos 1988 tarihinde fiilen faaliyete geçmiştir.
Bıçakçılık, Taşkent'te geçmişi olan bir iş koludur ve Taşkent Bıçakları çok ünlüdür. Türkiye'de satıldığı gibiAvusturya, Türkmenistan, Azerbaycan gibi çok sayıda ülkeye bu bıçaklardan ihraç edilmektedir. Taşkent'te yılda 10 bin bıçak üretilmektedir. Bıçağın çeliği elde dövüldüğü için bıçağın içindeki hava dışarıya çıkıyor ve çelik çok daha dayanıklı ve bıçak daha keskin hale geliyor. Ayrıca çeliğe su vererek sağlamlığı daha da artırılıyor. Bu nedenle bıçaklar yurt içi ve yurt dışından büyük talep görüyor.


Tuzlukçu
Tuzlukçu ilçesinin , İbrahim Hakkı Konyalı'nın "Konya İli" adlı kitabında Kanuni Devri'nde, 15 hanelik bir oba olarak kurulduğu yazılmaktadır. Tuzlukçu halkının Doğanhisar Ketenli yaylasından gelerek yazla yakınlarında viran veya ören Tuzlukçu adı verilen mevkiinde konakladıkları, daha sonraları bilinmeyen nedenlerle buradan göç ederek bugünkü yukarıda mahallede bulunan Hüyük ismi verilen tepenin çevresinde yerleştikleri anlaşılmaktadır.
Tuzlukçu' ya ikinci bir kafile olarak da Sultandağı eteklerinde, yaşayan hayvancılıkla geçinen Avşar Türkmenler'inden bir boy gelmiş 1450 yılları civarında bu kafile bugünkü aşağı mahallenin çevresinde yerleşmişlerdir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Akşehir İlçesine bağlı bir köy olan Tuzlukçu 1929 yılında aşağı ve yukarı Tuzlukçu' nun birleşmesiyle nahiye olmuştur. 1949 yılında nüfusunun 2000'i aşması sonucu belediye teşkilatı kurulmuş, 9 Mayıs 1990 tarihinde de ilçe olmuştur. 15 Mahallesi bulunmaktadır.


Yalıhüyük
Bozkır İlçesinin bir kasabası iken 1990 yılında İlçe hüviyeti kazanmıştır. Tarihi, çevre ilçeler ve Konya Tarihi ile ortak özelliklere sahiptir. Yaklaşık 200 yıl öncesi toprak kayması görülmesi üzerine Suğla Gölü yakınına taşındığı bilinmektedir. Yeni yerleşim yerinin seçilmesinde Suğla Gölü alanının daralması ve gölden daha fazla yararlanma arzusunun dikkate alındığı ifade edilmektedir. İlçe merkezindeki Hüyük ve çevresi "Sit Alanı" ilan edildiğinden imara kapatılmıştır. Hüyük'te bugüne kadar hiçbir arkeolojik araştırma ve kazı yapılmadığından İlçe tarihine kaynak olacak bilgilere ulaşılamamıştır. Kuzeyde Seydişehir, güneyde Ahırlı, batıda Akseki ve doğuda Bozkır İlçeleriyle çevrelenmiş olan Yalıhüyük engebesiz bir alanda kurulmuştur. Suğla Gölü'nün hemen yanında yer alan Yalıhüyük'te hayat göl sularının çekilmesiyle ortaya çıkan verimli arazilerde yapılan tarım faaliyetleriyle devam etmektedir. Yalıhüyük'ün güneybatısında bulunan Toros Dağlar'ındaki gölcük yaylası, her yıl yaylacılık merkezi olarak kullanılmaktadır. İlçe merkezinde Belediye teşkilatı 1972 yılında kurulmuştur.


Yunak
Yunak adının kaynağı ile ilgili çeşitli görüşler vardır. Bunlardan birisi Karataş deresinde çamaşır ve hayvanlarını yıkayanların isteklerini anlattıkları "Yunak (Yıkanalım)" kelimesidir. İkinci görüşe göre Turgutlular koyun ve kuzularını Karataş deresinde yıkamışlar ve temizlenen hayvanlara bakarak "Yünü Ak" demişlerdir. Bu değiş zamanla "Yunak" biçimine dönüşmüştür.
Yunak İlçesinin Tarihi
Yunak İlçe Merkezi’nin tarihi yeni sayılır. Merkeze ve bazı yakın köylere yerleşeme 16. yy dan sonra olmuştur. Bulgulara göre ilçeye ilk yerleşimin Karataş Deresi kenarlarında oluştuğu düşünülmektedir. Buralarda oluşan ilk yerleşmeden sonra Elazığ’dan Govasti adlı bir kabilenin geldiği ve günümüzdeki Merkez Camii’nin üst taraflarına yerleştiği söylenmektedir.
Yöre halkının önemli bir kısmını doğu illerinde gelmiş olan insanlar oluşturmaktadır. 1700 yıllarında doğu illerindeki aşiretlerin aralarında meydana gelen geçimsizlikten dolayı Konya’daki bazı yerlere göç etmiş olabileceği düşünülmektedir. Göçebeliği terk edip yerleşik hayata geçen Yörüklerin ise yaklaşık 1870 yıllarında Gaziantep, İslahiye, Beyşehir ve Antalya yörelerinden gelmiş olabileceği düşünülmektedir.
Bunlardan başka Bulgaristan göçmeni olup bölgeye yerleşen muhacirler de merkez, Doğanyurt ve Hacıfakılı Köylerine yerleşmiş bulunmaktadırlar.
Yunak kurulduktan sonra köy olarak bağlantısı bir müddet Sivrihisar İlçesi ile devam etmiştir. 1912 yılına kadar Çeltik Kasabası’na bağlı kalmış olan Yunak daha sonra Akşehir İlçesi’ne bağlı bucak merkezi yapılmıştır.
Yunak 1953 yılında, Konya İli’ne bağlı bir ilçe haline getirilmiştir.
Yunak İlçesinin Coğrafi Konumu
Yunak İlçesi İç Anadolu Bölgesi’nde Konya İli’nin kuzeybatı bölümünde yeralan ve Konya İli’ne bağlı bir ilçe merkezi olup,Konya’ya uzaklığı 190 km dir. İç Anadolu Bölgesi’nde yeralan Yunak, doğuda Cihanbeyli ve Kadınhanı İlçeleri, güneyde Tuzlukçu ve Ilgın, kuzeyde Çeltik İlçeleri ile çevrilidir. İlçe batıda Afyon’un Emirdağ, kuzeydoğuda ise Ankara İli’nin Polatlı ve Haymana İlçeleri ile komşudur. Yunak İlçesi batısındaki Bayatkolu Dağı’nın batı eteklerinde hafif eğimli bir topografya üzerinde (1169-985) metre kotları arasında kurulmuştur. Yunak kuzey ve batıdan ilçeye doğru gelişmiş çok sayıda kuru derelerle (Karataş, Bayatkolu, Mollahalil Dereleri gibi) parçalanmış durumdadır.
İlçe merkezi, 38o49’ kuzey enlemi ile, 31o44’ doğu boylamı üzerinde yeralır. İlçenin ortalama yüksekliği 1071 m. meteoroloji istasyonunun yükseklği ise 1120m. dir. 2080 km2 (208.002 hektar) yüzölçümü ile Konya İli’nin büyük ilçeleri arasındadır.
İlçenin doğusunda ve güneyinde geniş düzlükler uzanır. Merkez çevresi ise dağlıktır...